Elazığlı Gazeteciler Basın Özgürlüğü Konusunda Sıkıntıları Anlattı
(ELAZIĞ) – Elazığlı gazeteciler, 24 Temmuz Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü’nde, basın özgürlüğü konusunda yaşanan sıkıntıları anlattı, yerel basında çalışanların sorunlarına işaret etti. Serra Taylan, “Basın özgürlüğü bugün ülkemizin en önemli sorunlarından birisidir. Çünkü basın, misyon olarak toplumun sesi, aynası olmak gibi önemli bir görevi yerine getirmektedir. Basın özgürlüğü sadece bireylerin değil, bütün bir toplumun özgürlüğünün göstergesidir. Basın susarsa toplum susar, basın konuşamazsa hiç kimse konuşamaz” dedi.
Elazığ‘da gazeteciler, 24 Temmuz Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü dolayısıyla yerel basın olarak yaşadıkları sıkıntıları dile getirdi.
“Basın özgürlüğü bugün ülkemizin en önemli sorunlarından birisidir”
Gazeteci Serra Taylan şunları söyledi:
“Basın özgürlüğü, basın kavramının ortaya çıkışıyla birlikte toplumlardaki en büyük tartışma konularından biri olmuştur. Basın özgürlüğü bugün ülkemizin en önemli sorunlarından birisidir çünkü basın, misyon olarak toplumun sesi, aynası olmak gibi önemli bir görevi yerine getirmektedir. Bu görevi gerine getirmesi özgür basının yasalarla koruma altına alınmasıyla gerçekleşir. Yerelde ve ulusalda, özellikle yerelde gazeteci arkadaşlarımız büyük maddi sıkıntılarla mücadele etmekte. Günümüz Türkiye’sinde o kadar siyasi bloklaşma var ki A’dan Z’ye her yerde hem sansür, hem de baskı hissedilmekte ne yazık ki. Gazeteciler tutuklanmak, yaftalanmak, terörist olarak etiketlenmek korkusuyla veya maddi destek alamamak korkusuyla sansürü önce kendi içlerinde başlatmış durumdalar. Kendi kendini sansürleyen gazeteci topluma ne verebilir? Gazeteci susmamalı, gazeteci özgür olmalı, gazetecilik her şeyden önce bir ideolojidir, bir idealizmdir. Basın özgürlüğü sadece bireylerin değil, bütün bir toplumun özgürlüğünün göstergesidir. Basın susarsa toplum susar, basın konuşamazsa hiç kimse konuşamaz.”
“Sermayenin medya üzerinde tahakkümü bu dönem daha çok hissediliyor”
Elazığ’da bir internet haber sitesinin imtiyaz sahibi Erhan Dabak, şöyle konuştu:
“Basın üzerindeki siyasetin etkisi her dönemde olmuştur ancak son dönemlerde aslında bana göre medyanın tekelleşmesi ve medyanın gördüğü gazetecilik anlayışı, medya üzerinde siyasetin etkisinin çok fazla olmasını sağlamıştır. Burada tabii toplumu medya aslında doğru bilgilendirebilseydi, toplumda gerçekler yazılabilseydi ve siyasetçilerin de bilgilendirilmesi sağlanabilseydi, bana göre basın üzerinde siyasetin etkisi bu kadar çok olmayacaktı. Ancak maalesef geçmiş yıllarda da olduğu gibi bu dönemde de siyaset medya üzerinde ağırlığını hissettirmiştir. Zaten son dönemlerde 84’ten sonra sermayenin medya üzerindeki tahakkümü bu dönemde daha da kendisini hissettirmektedir.
Küçük bir şehirde ulusalın etkisi olmayan illerde yerel gazetecilik yapmak zordur. Okurun, gazetelere bakış açısı medyaya yönelik büyük önem arz ediyor. Okur, ne kadar ilde gazetecilik yapan medya sektörüne sahip çıkarsa, o medya daha güçlü, daha bağımsız kalabiliyor. Ancak yerel medyanın içinde bulunduğu ekonomik şartlar bazen gazetecilik yapmayı zorlaştırıyor. Bir de tabii ki gazeteciler gazetecilik mesleğinde yapılan her bir haber toplumun kısmını memnun ederken, bir kısmını da üzebiliyor, rahatsız edebiliyor. Bu da yıllardan beri sürdürülebilen gazetecilik yapısı ile alakalı, algısıyla alakalı. Bunu kırdığımız müddetçe toplum eğer bilinçli seviyede ise, yönetim de o anlayışa sahip oluyor.”
“Türkiye’de basın hala daha sansüre maruz kalıyor”
Gazeteci Funda Canpolat da gazetecinin, şartlar neyi gerektirirse gerektirsin kalemini özgürce kullanması gerektiğini söyleyerek “Maalesef bugün görüyoruz ki Türkiye’de basın eskisi kadar özgür değil. Türkiye’de basın susturulmak isteniyor ve Türkiye’de basın hala daha sansüre maruz kalıyor. Bizler ve tüm gazeteci arkadaşlarım her ne olursa olsun, şartlar neyi gerektirirse gerektirirsin, özgür yarınlar için kalemimizi özgürce kullanmaya devam edeceğimizi belirtmek istiyoruz. Buradan sahada olan, gece gündüz emek veren, her türlü şartlara rağmen hiçbir şekilde kaleminden vazgeçmeyen tüm meslektaşlarımın bayramını kutluyorum. ‘Özgür yarınlar için özgür kalemler’ diliyorum” dedi.
Gazeteci Özkan Zülfikar: “Gazeteciyi tanımlayan şey çalıştığı kurumdur.”
Evrensel Gazetesi muhabiri Özkan Zülfikar da gazetenin yaşadığı zor koşulların muhabirlere de yansıdığını söyledi. Özkan “Gazeteciyi tanımlayan şey çalıştığı kurumdur. Bizler de gazeteci olarak birçok zorlukla karşılaştık. Gazetenin toplatılmasından dağıtılmasına, muhabirlerin habere ulaşmasının engellenmesine, nihayetinde Metin Göktepe’nin öldürülmesine, yazarlarının, yöneticilerinin, muhabirlerinin mahkemelerine sürüklenmesine, para ve hapis cezasıyla susturulmak istenmesine, üç kez kapatılmasına ve nihayet son yıllarda devletin Basın İlan Kurumu tarafından hak hukuk tanımaz gerekçelerle ilan alma hakkının kaldırılarak mali bakımdan kuşatmaya alınmasına kadar akla gelen her yolla engellenmeye çalışılmıştır. Ben doğruları yazdım, halka gerçekleri aktarma sorumluluğumu yerine getirdim diyebilmek bence gazeteciliğin en cazip yanıdır” diye konuştu.
Gazeteci Dilan Tuğba Macit “Basın özgürlüğünün demokrasinin temel taşlarından biri olduğunu bir kez daha hatırlıyoruz. Özgür bir basın halkın doğru bilgiye ulaşmasının ve toplumun aydınlanmasının en önemli temel taşlarından biridir. Yerelde çalışan kadın gazetecilerin toplumsal cinsiyet eşitliği ve adaletin savunucusu olarak oynadığı kritik rolü vurgulamak istiyorum. Tüm zorluklara, baskılara rağmen gerçeği ortaya koymak isteyen tüm kadın gazeteciler toplumumuzun daha adil ve eşitlikçi olmalarına katkı sağlamaktadır” şeklinde konuştu.
Elazığ’da gazetecilik yapan Fethi Oruç da şu görüşleri dile getirdi:
“Benim şahsi fikrim maalesef ülkemizde basın tamamen özgür değil. Ülkemizdeki basını üçe ayırıyorum; bir yandaş olanlar, iki yandaş olmayanlar, üç tarafsız olanlar diye. Önemli olan tarafsız haber yapabilmek. Ama bu mümkün müdür? Değildir. Tarafsız, doğru bir haber yapmak istediğin zaman çeşitli zorluklarla karşılaşıyoruz. Çeşitli sansür, çeşitli yayın yasağı, çeşitli cezalarla karşılaşabiliyoruz. Ayrıca yerelde haber yapmak çok zor. Özellikle bizim gibi küçük bölgelerde küçük illerde haber yapmak daha zor. Genel olarak baktığınız zaman dediğim gibi haber kaldırılıyor ya da yapılmıyor. Gönül istiyor ki tarafsız olsun hiç kimsenin boyunduruğu altında olmasın, doğruya doğru yanlışa yanlış denilsin.”
“Her türlü yayına itiraz eden izleyici veya siyasi bir grupla karşılaşabiliyoruz”
Gazeteci Ceylan Tümen de kadın gazeteci olmanın zorluklarına değinerek, şunları söyledi:
“Medyada kadın olmak birçok meslek grubundan çok daha zor. Ev ve aile ile diğer meslek gruplarından çok daha fazla sorumluluk isteyen bir meslek. Özellikle küçük şehirde de bu mesleği yapmak başlı başına zor. Kamuoyunu memnun etmeniz neredeyse imkansız. Her türlü yayına itiraz eden izleyici veya siyasi bir grupla karşılaşabiliyoruz. Özellikle sosyal medya ile birlikte eleştirilere maruz kalabiliyoruz. Buna rağmen televizyon yayıncılığı en sevilen mesleklerden birisi. ve benim de çok severek yaptığım bir iş. Televizyon yayıncılığının en sevdiği en sevdiğim yönü ise kamuoyunda mağdur olan bir grubu, bir kesimi gündeme getirmek, onların sesi olmak. Ben bu videoyla tüm meslektaşlarımın bayramını kutluyorum.”
Yerel Yayın Birliği Dernek Başkanı Ümit Albayrak da 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı dolayısıyla yayımladığı mesajda ifade özgürlüğüne dikkati çekerek, “Umarım bir sonraki yıl ifade özgürlüğünün daha iyileştirildiği bir yıl olur” ifadesini kullandı.